MEMLEKET ÇOCUĞU
Memleket dediğin yer, çocukluğunun saklandığı en güzel köşedir
Toprağın kokusunu yağmurdan önce tanır memleket çocuğu. Yazın kavurucu sıcağında, ayağında toz, elinde ekmek arası domatesle koşar yokuş yukarı. Sabah ezanıyla uyanır, güneş batmadan eve dönmez. Mahallenin bakkalıyla selamı, fırıncısıyla muhabbeti vardır. Şehirler büyüse, yollar değişse de memleket çocuğunun yüreğinde hâlâ o eski sokakların sıcaklığı yaşar.
Yaz tatillerinde şehrin gürültüsünden kaçıp memlekete gidenler bilir… Orada zaman başka akar. Saatin yoktur, telefonun çekmez, internetin yetmez ama sohbetin, muhabbetin hiç bitmez. Sabah köy kahvesinden yükselen çay kokusu, akşam harman yerinde oynayan çocukların kahkahasına karışır.
Memleket çocuğu bilir ki mutluluk bazen bir tas soğuk ayranda, bazen de nenesinin dizinin dibinde anlatılan eski hikâyelerdedir. Komşunun bahçesinden koparılan taze erik, mahallenin en değerli servetidir. Bir ekmeği bölüşmek, bir suyu paylaşmak ayıp değil, bilakis kardeşliktir.
Ve bir gün büyür memleket çocuğu … Büyük şehre gider, farklı hayatlara karışır. Ama her fırsatta köyüne, kasabasına dönmek ister. Çünkü bilir ki insanın evi, sadece dört duvardan ibaret değildir. Evi; kokusunu, sesini, rengini bildiği memleketidir.
Belki yollar uzak, belki takvimler dolu… Ama memleket çocuğu için mesafeler sadece rakamdır. Çünkü kalbinin pusulası her zaman doğduğu yeri gösterir. Ne zaman ki şehrin kalabalığında yorulur, bir bakar ki zihninde yine o eski sokaklar, o tanıdık yüzler, o sıcak gülüşler… İşte o an anlar; memleket dediğin yer, çocukluğunun saklandığı en güzel köşedir.
Bir avuç toprak, bir avuç sevda,
Köyümün yolları başlar rüyada.
Çınarın gölgesi, dere kenarı,
Saklıdır yüreğimde çocuk diyarı.
Güneşle uyanır, rüzgârla güler,
Yağmurla ıslanır, toprağa düşer.
Annemin sesi, ninemin duası,
Hâlâ kulağımda köyün sedası.
Yollar uzak olsa, takvimler dolsa,
Gönül memlekete bir gün varırsa,
Bilirim ki orda, o eski evde,
Hâlâ çocuk kalır memleket çocuğu…(Alıntı)