Sistemimizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için yasal mevzuata uygun çerezler kullanılır. Balıkesir Ticaret Platformu’yu kullanarak bu çerezleri kabul etmiş olursunuz. Detaylı bilgi için çerez politası sayfasını ziyaret edebilirsiniz.
Küçük şehirde futbolcu olmak, sahaya çıkmadan da mücadeleye başlamaktır. Top oynamak sadece yeşil zeminde değil; markette, sokakta, berberde, kahvede oynanır
Sahada ne yaptığın kadar saha dışında nasıl yaşadığın da tartılır. Formayı bir kere giydin mi, sadece omuzlarına değil, omurgana kadar hissedersin ağırlığını.
İstanbul'da kötü oynarsın, otobüse binersin, kalabalıkta kaybolursun. Burada kötü oynarsın, fırında yüzünü asan olur, esnafta kaş çatılır. Şehir seni konuşur. İyiysen göklere çıkarılırsın, kötüyse yere batırılırsın. Arası yoktur.
Bu iklim, futbolcuyu ya büyütür ya da ezer. Sadece fizik yetmez. Sinir sistemin güçlü olacak. Her adımın izlenir çünkü. “O topu nasıl kaçırdı” diyen sadece tribün değildir burada; komşun da der, manav da der, sosyal medya zaten ayaktadır. Senin bir maçlık formsuzluğun, insanların bir haftalık modunu etkiler çünkü bu şehir seni umut olarak görür.
Bu sadece lig değil, şehirle kurulan bağın kalitesinin sınandığı bir eşiktir. Artık daha çok göz önündesin. Daha çok yorum alacaksın. Kötü bir pasın ertesi sabah camide bile konuşulacak.
Trabzonspor bu açıdan çarpıcı bir örnek. Trabzon'da futbolcu olmak zordur. Çünkü sokakta adımını attığın an, geçmişinle değil o günkü performansınla değerlendirilirsin.
Taraftar unutmaz, affetmez. Genç oyuncuların kimi bu baskıyla yıldızlaşır, kimi ise ezilir. Yusuf Yazıcı parladı ama ilk formsuzlukta linç edildi. Abdülkadir Ömür aynı baskıyla sürekli sakatlık yaşadı. Trabzon'un yoğun futbol iklimi zaman zaman oyuncu yeteneğini değil, psikolojisini tüketti.
Altınordu tam tersine, oyuncusunu sabırla yetiştiren bir model sundu. Hata yapmasına izin verdi, gelişimi esas aldı. Enes Ünal, Çağlar Söyüncü, Cengiz Ünder… orada sadece futbolcu değil, karakter de oldular. Çünkü o kulüp, oyuncunun sadece ayağını değil ruhunu da eğitti.
Baktığınız zaman ülkemizde bir Akhisar Belediyespor gerçeğini gördük. Mütevazi imkanlar ile küçük bir ilçe takımı olan Zeytin ve Köftesi haricinde meşhur hiçbir şeyi olmayan bu ilçe tarihi yazmıştır. Aile havasında Ziraat Türkiye kupasını ve Süper Kupa kazanarak harika işlere imza atmıştır. Roberto CARLOS Teknik Direktör olarak görev yapmıştır. Okan BURUK Stajının en yüksek performansı ile Başakşehir ve Galatasaray'da şampiyonluklarının temelini atmıştır.
Türk futbolunda Gençlerbirliği bu durumu acı bir şekilde yaşadı. İlhan Cavcav yıllarca tek başına yönetti, kontrol etti, tuttu. Ama yapıyı kurumsallaştıramadığı için ölümünden sonra kulüp rotasını kaybetti. Oysa gerçek başarı, kişilerle gelen değil, sistemle devam edendir.
Bu kültürün en güçlü örneklerinden biri Villarreal CF'tir. 51 bin nüfuslu küçük bir İspanyol kasabası olan Villarreal'de kulübün stadyumu neredeyse şehrin yarısı kadar seyirci kapasitesine sahip.
Orada maç günü sadece spor değil, toplumsal bir ritüel. Herkesin gözünde bu takım kasabanın çocuğu gibidir.
Tıpkı Trabzonspor'da olduğu gibi, şehrin uyanışı ve kapanışı FUTBOL ile olmaktadır..
Kulüp, 1997'den itibaren Fernando Roig yönetiminde planlı bir yatırım sürecine girdi. Altyapı, tesisleşme ve sportif başarı bir arada ilerledi. Avrupa'da istikrarlı bir performans ve 2021 UEFA Avrupa Ligi şampiyonluğu, bu küçük şehrin eseridir.
Bakalım yeni dönemde ülkemizde bunu kim başarabilecek…
Mazerete sığınan mı? çözüm bulan mı ? Hep birlikte göreceğiz…
“Bu iş sadece para değil, vizyon, sabır ve yapı işidir.”